Neredeyse herkesin, en az bir tane, düzenli takip ettiği dizi var. Ya bu akşam izleyeceksiniz dizinizi ya da dün akşam zaten izlediniz. Dizinizin yayınlandığı akşam televizyon karşısında olmak için plan yapıyorsunuz. Misafirliğe gitmiyorsunuz ya da misafir kabul etmemeye çalışıyorsunuz. Bundan yıllar önce, "Kurtlar Vadisi" dizisinin popüler olduğu zamanlarda, yayın saatinde sokaklar boşalırdı. Şimdilerde bu popülarite bir çok dizi arasında bölüştürüldü. Hepimiz dizilerimizi takip ediyoruz. Sanki dizilerimiz atom fiziği konusunda çekilmiş bilimsel ve zor anlaşılır şeylermiş gibi bize her hafta, anlamamış olabiliriz diye, özetlerini de gösteriyorlar. Bu işe bu kadar yatırım yaparak reklam veren, bir bakıma dizilerimizi finanse eden firmaları hatırlıyor muyuz? Sizin takip ettiğiniz diziye hangi marka sponsor? Dizi başlamadan hemen önce; "filanca diziyi iftiharla sunar" diyerek, kendi adının zikredilmesi için para döken marka kim? Dizinizin final sahnesinde giren o son reklam kuşağından bir reklam hatırlıyor musunuz?
Bir reklam hatırlıyor musunuz?
Bu zor bir soru. Zihnimizin, bu kadar körelmesinin sebebi üzerimize boca edilen reklamlar. Televizyonda, sokaklarda gözümüze ilişmeye çalışan, radyodan bize seslenen, broşürlere basılarak elimize tutuşturulan ve internette aniden açılan pencereler ile bize "bize bak! bize bak!" diye çıprpınan firmalar ve reklamları. 24 saat yayın yapan televizyon kanalları, e-postalar, sosyal medya reklamları, mobil oyun ve uygulamalar... Hepsi gün geçtikçe daralan, yıpranan ilgi ve dikkat alanımıza girebilmek için uğraşıyor. Bu sebeple beynimiz de eleğini gittikçe daraltıyor.
Araştırmalara göre, 66 yaşınıza geldiğinizde toplamda, yaklaşık 2 milyona yakın reklam izlemiş olacaksınız. Zaman olarak hesapladığımızda bu; 6 yıl boyunca, haftanın yedi günü, günde sekiz saat reklam izlemeye denk. 1965 yılında yapılan araştırmalara göre izleyiciler, izledikleri reklamların %34'ünü hatırlıyordu. Bunun düşük bir rakam olduğunu mu düşünüyorsunuz? Devamını dinleyin; bu oran 1990'da %8e düştü. 2007 yılında yapılan araştırmalara göre ise izleyiciler, izledikleri reklamlardan sadece %2,2'sini hatırlayabiliyor. Reklamınızı izletmeyi başarabildiğiniz her 100 kişiden 98'i sizi hatırlamıyor. Çöpe giden reklam bütçeleri hakkında bir tahminde bulunun.
Balık Hafızalı Reklam İzleyicileri
Unutkanlığımızı besleyen önemli bir sebep de reklamcıların yaratıcılıktan uzak davranma konusundaki ısrarları. Bu ısrarın sebebini anlamak çok kolay: Yaptıklarımız yıllarca işe yaradı, neden aynen devam etmeyelim? Otomobil reklamlarını düşünün; aynı geliş, kalkan toz duman, finalde aynı kayarak durma... Logolar ve sloganlar olmasa, hepsi neredeyse aynı reklam aslında. Bu tavır izleyicileri ekrandan uzaklaştırıyor. Artık tek kanallı bir ülkede değiliz. "Zaplamak" denen bir lükse sahibiz. Bu zaplama imkanını sadece televizyon kanalları arasındaki geçiş olarak düşünmeyin. Post Modern Müşteri, her alanda zaplama imkanına sahip. Radyo kanalları arasında gezebilir, billboard görmek için şehir meydanları arasında gezebilir, mobil uygulamalar ve oyunlar arasında gezebilir, sosyal medya seçenekleri arasında gezebilir... Hiç bir yere bağlanmak zorunda değil. Kararsız ve doğal olarak sadık değil.
Yeni İzleyicilik
Sabahları istiklal marşı ile açılan, akşam aynı şekilde kapanan, aradaki süre boyunca da sürekli açık kalan, yayın akışını kanalın belirlediği televizyon bitti. Artık içerik tercih edilebilir bir kavram. İzleyici, program ya da diziler arasındaki reklam kuşaklarından (doğrudan reklam) reklamsız alanlara kaçıyor. YouTube gibi, kablolu Tv seçenekleri gibi ihtimaller bir çıkış kapısı olabilir. Fakat firmalar oraya çoktan yerleştiler. Program ya da dizilerin içerisinde ürünlerini yer sahibi yaparak (Ürün Entegrasyonu) "ürün yerleştirme" denen yola yatırım yaptılar. Bu yeni reklam tipi ise başka bir yazının konusu.