Ülke esnafımız saygılıdır, saygıdeğerdir, tamahkardır, güler yüzlüdür ve burada saymaya imkan olmayan bir çok iyi ve güzel sıfat ile birlikte anılır. Bu güzel sıfatların yanmında bazı esnaf abilerimizin yeniliklere ve gelişime kapalı oldukları da kötü bir sıfat olarak, tüm bu güzel sıfatların yanına eklenebilir. Esnaf başlı başına bir ticari işletmeyi tanımlayan bir kelime değildir aslında. Ticaret ayıptır bizde. Birine tüccar desen, satıcı desen hakaret olarak alır. Esnaflık bizde bir ahlaki durum, davranışları sınırlayan bir duvardır. Mesela esnaftan vade farkı ile mal almazsınız. Bunu hep tüccarlar yapar. Esnaflar, tüccarlara nispeten daha sevimli ve garibandır.

Neden esnaf abilerimiz önlerine düşen bazı ticari fırsatları ellerinin tersiyle itip, ortak bir ağızdan "Bize burası yetiyo" be gülüm diyorlar. Neden, neredeyse her zaman gelişime ya da işleri ile ilgili bir ilerleme hamlesine kapalılar? Hatta bu tür davranışları bir ayıp olarak görmek derecesinde kötülüyorlar. Ben hallerinden memnun olmadıklarını, çocuklarını memur yapma konusundaki ısrarlarından görebiliyorum. Tüccarlar ise çocuklarını okutup işletmelerinin başına getiriyorlar.

Benim bu konuda bir önermem var! "Bize burası yetiyor" cümlesinde, takdir edilecek bir tamahkarlık ve rızık bilincinden çok, eleştirilmesi gereken bir özgüven eksikliği ve statükoya sahip çıkma, mevcut durumu mümkün olduğunca koruma çabası ve eldekini yitirme korkusu var. Sınırları yüksek duvarlar ile çevrilmiş bir bahçe küçülmeme konusunda kendisini garantiye almış olabilir ama büyüme konusunda da önünü kapatmıştır.

Kötü Kelime Tüccar

Kimse ben tüccarım demez bizde. Ya iş adamıdır, ya esnaf. Halbuki tam bu iki tanımın ortasında bulunması gereken tüccar kişi aynı zamanda iş adamı olma potansiyeline sahip birisidir. Bizde bu ara sınıf olmadığı için iş adamları doğuştan mesleki ehliyet ile gelir. Babadan kalan adamı iş adamı yapar. Esnaf ise yerinde kalır. 

Tüccar kelimesini üzerindeki kötü kokudan arındırmalıyız. Ticari faaliyetler yapan bir kişinin iyi ya da kötü olduğunu ancak ticarette görürüz. Tüccar kişi büyüme ve gelişme potansiyeline sahiptir. Girişimcidir.

Mevcudu Koruma

Bir dükkan ile oturtulmuş mevcut ticari durumu korumak için elinden geleni yapar esnaf. Kendisi müşterisine dönüşür. Onlar gibi konuşur, onlar gibi giyinir. Her zaman dışardan bakınca ekonomik zorluk içerisinde olduğu anlaşılmalıdır. Esnaf garibandır. Bu durum o kadar içine işlemiştir ki esnafın değiştirmek aklına bile gelmez. Değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez durumudur bu onun.

Peki esnaf para kazanmaz mı? Kazanır tabi. Kazanırsa ne yapar? İşini geliştirmekle ilgili yatırımlar hariç herşeyi. Altın alır, arsa alır, ev alır kiraya verir, yap-satçılara ortak olur falan. Ama asla işini geliştirmez.

Özgüven Sorunu

Bu sadece bizim esnafımızda olan bir durum değil. Bizdeki yanlış nasip inancı yüzünden gelen bir karakter özelliği. Biz hayvancılık yaparız, bir inekten 15kg süt alırız, birileri 60kg alır. Hiçbir bilimsel inceleme olmadan tarım yaparız, nasip deriz. Bizde hayvancılık ve tarım da aynı esnaflık gibi bir ticari faliyet değil bir hayat tarzıdır. Özgüven eksikliği bilgisizlikten doğar. Yıllar boyunca heba edilen potansiyeli bir düşünün.

Teknolojiye Uzaklık

Teknolojik imkansızlık demiyorum. Uzaklık diyorum. Bunu tarif edecek başka da bir kelime yok zaten. Uzağız. İhtiyacımız olan şey teknolojik olarak mümkünse bile bundan haberimiz yok, varsa da soğuğuz. İkinci şubeyi açmak için size güvenilecek biri gerekmez, bir stok takip programı gerekir. Kalifiye personel bulmak için şans değil, iyi şartlar gerekir. Bu personeli camdan izlemeniz gerekmez, performans takip sistemleri yeter. Bunlar sadece işleyiş ile ilgili eksikliler. Pazarlama, ürün geliştirme, müşteri kazanma, müşteri sadakati kazanma, internet sitesi gibi konulara hiç girmiyorum.  

 Yeni Nesil Yabancılığı

Artık insanlar değişti. İşletmeler de değişmeli. Sabit, değişmeyen işletmeler yeni nesile uzak. Yeni nesil dediğimize de bakmayın.Otuzlu yaşlarda adamlar bunlar. Bu adamlar sizi tanımak ister. Hakkınızda özgürce bilgi edinebilmek ister, ürünleriniz ya da hizmetleriniz hakkında fikir söylemek, yorum yapmak ister, fikirleri dikkate alınsın ister... Sizin işletmenizin büyüyor olması bu insanları size bağlar. İnsanlar önümüzdeki ay popüler olacağını düşündükleri şarkıları dinliyorlar, önce dinlemiş olmak için. Siz büyüdükçe o ilk müşterilerinizin haklı tercihi olarak onlara gurur vereceksiniz. "Aaaaa! Bu adam da parayı buldu!" demeyecekler. "Ben biliyordum zaten" diyecekler.

Bize Buralar Yetiyo Sendromu

Yıkardaki sebeplerden büyüme konusuna soğuk bakan esnaf abilerimiz, bu soğukluğu bir esnaf tamahkarlığı ile örtmeye çalışarak "bize burası yetiyor be gülüm" diyorlar. Yetmiyor abi biliyoruz. O dükkanın geleceğinin olmadığını senin de gördüğünü, başka alanlara yatırım yaptığını, her Türk girişimcisi gibi yap-sat'a heves ettiğini, altın aldığını, arsa aldığını, ikinci el araba kovaladığını biliyoruz. Senin bilmediğinse belki babandan kalan belki de ne emekler ile senin inşa ettiğin o işletme elinden gidiyor.

İşini geliştir, zaman ayak uydur ve kalıcı ol. İşletmen nesiller boyu giden bir gelenek olsun. Yok olma.