İster bir web sitesi tasarlıyor olun ister bir uygulama; hedef kitle ile etkili bir iletişim kurulması ve temsil edilen markanın mesajının doğru şekilde iletilmesi adına kullanıcı arayüz tasarımı en önemli değişkenlerden biridir. Kullanıcı arayüz tasarımı yaparken dikkat edilmesi gereken çeşitli ilkeler bulunur ve bu ilkeler içerisinde renk kullanımı oldukça belirleyici bir öneme sahiptir. Çünkü tercih edilen renkler her biri kullanıcıda farklı duygular uyandırır ve doğru renk seçimi ile birlikte hedef kitle ile güçlü bir etkileşim kurulabilir. Bu yazımızda arayüz tasarımında renk kullanımına dair bilgiler bulabilir; renklerin markalar için önemini keşfedebilirsiniz.

Doğru Desen ve Doğru Renkler Eşleştirilmeli

Arayüz tasarımında renkleri hem doğru hem de akıllıca kullanmak isteyenlerin öncelikle renklerin anlamını ve uyandırdıkları duyguları bilmeleri gerekir. Renklerin tanınması kullanıcıların algılarında istenilen değişikliklerin yaratılmasını kolaylaştırabilir.

Kırmızı, turuncu ve sarı sıcak renklerdir. Rahatlık ve samimiyetle ilgili duyguları ön plana çıkarırlar. Bununla birlikte bazı kişilere yönelik, öfke, düşmanlık veya tutku gibi şiddetli duyguları ifade etmek için de kullanılabilirler. Mavi, yeşil ve mor soğuk renklerdir. Güven verirler, dinginliği simgelerler. Teknoloji markalarının vazgeçilmez renkleri olmalarının temel sebebi de budur, kullanıcı arayüzünde mavi tonlarına ağırlık veren şirketlere dikkat edin, birçoğu dünyaca ünlü teknoloji markalarıdır. Siyah gizemdir, asalettir, kurumsallığı modern bir geleneksellikte yaşatan renklerdendir. Beyaz saflıktır, masumiyettir, bütünlüğü simgelerken birlikte kullanıldığı renklerle anlamı derinleşebilir.

Renklerle ilgili verdiğimiz bu bilgiler oldukça geneldir. Kültür ve toplumlar arasındaki farklılıklar neticesinde bu renklere yüklenen anlamlar değişkenlik gösterebilir. Bir de renklerin birlikte kullanımı var tabii; olumlu-olumsuz algıların yönetilmesinde heyecan verici bir uyumun yakalanmasını sağlayan ve bunu sadece renkleri birlikte kullanarak başaran markalar olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz.

Marka Mesajı Doğru Aktarılmalı

Kullanıcı arayüz tasarımı esnasında renk seçimi yaparken markaların vermek istediği mesajların en doğru şekilde yansıtılması gerekir. Böylece hedef kitleyi kalbinden yakalayacak ve markaya olan sadakatini artıracak çalışmalar yapılabilir. Her markanın bir kişiliği vardır ve bu doğrultuda daraltılan renk paleti mevcut ve potansiyel müşterilerle iletişim kurulmasını sağlayan etkili silahlar olarak düşünülebilir. Hemen bir istatistik paylaşarak ne demek istediğimizi daha somut hale getirelim. Yapılan araştırmalar tüketicilerin yaklaşık %85’inin bir ürün satın alırken en önemli motivasyonlarının ambalaj rengi olduğunu ortaya koymaktadır. Bu veri kullanıcı arayüzü tasarımlarına da rahatlıkla devşirilebilir. Bu noktada markaya göre renk mi, renge göre marka kimliği mi sorusu akıllara gelebilir, ki gelmelidir. Doğru bir şekilde oluşturulan kurumsal kimliklerle bu ikilem rahatlıkla çözülebilir.

Renk Seçerken Marka ve Sektör Bir Arada Ele Alınmalı

Markayı, markanın faaliyet gösterdiği sektörü, sektörle ilgilenen hedef kitleyi tanımak ortaya konulan tasarımın başarısı adına kritik derecede önemlidir. Bu değişkenler göz ardı edilerek hazırlanan kullanıcı arayüzü ne kadar başarılı olarak değerlendirse dahi bir noktada eksik kalacaktır. Alışılagelmiş renklerin yeni markalar tarafından tercih edilmesinin nedeni de budur. Kazanılmış bir bilinirliğin gücü çoğu zaman hızlı bir başlangıç anlamına gelir.

Kullanıcı Arayüz Tasarımında Renkler Dengeli Kullanılmalı

Renkleri ve renklerin nasıl kullanılması gerektiğine dair ipuçlarını değerlendirirken arayüz tasarımlarında farklı renk kombinasyonlarının değerli olduğu gerçeğini göz ardı etmemelisiniz. Renk kombinasyonları oluştururken minimalist bir duruş sergilemeli ve bu kombinasyonların en minimal ancak yüksek etki sağlayacak şekilde kullanılmasını sağlamalısınız. Renkleri dengeli bir şekilde kullanmanızı sağlamanızı mümkün kılacak, tasarım dünyasında genel geçer anlamda kabul edilen bazı kurallar vardır. Bu kurallardan biri de maksimum 3 ana rengin kullanılması gerektiği kuralıdır. Arayüz tasarımında %60 nötr bir renk, %30 marka ikincil rengi ve %10 markanın asıl rengi kullanılmalıdır. Bu kural, Altın Kural olarak da adlandırılır, %60 (baskın renk)  + %30 (ikincil renk) + %10 (vurgu rengi) kullanıldığında arayüz dengeli ve şık bir şekilde renklendirilebilir. Her ne kadar kurallar hayat kolaylaştırsa ve tasarlanan kullanıcı arayüzünün işlevsel olmasını sağlasa da ilham kaynakları her zaman fark yaratacaktır.

Bu noktada önemli bir hatırlatma daha yapmak istiyoruz. Arayüz tasarımlarında evrensel olarak tercih edilen renklerin kullanımı kadar önemli bir konu da bu renklerin nasıl bir tasarımda kullanıldığıdır. Minimal bir tasarımda kullanılan etkili bir ana renk, daha karmaşık bir tasarımda kullanıldığında sonuç rahatsız edici olabilir.

Beklediğiniz İlham Dışarıda Olabilir

Kimi zaman yaratıcılıkla ilgili sıkıntıları aşmanın tek yolu biraz dışarı çıkmaktır. Dışarı çıkmak, doğayı gözlemlemek, gökyüzünü seyretmek, yeşilin tonlarını özümsemektir. Doğada karşılaşılan renk kombinasyonları her zaman doğal görünecektir ve işin güzel kısmı herkes için bu böyledir. Dolayısıyla doğadan aldığınız ilhamı tasarımlarınıza doğru bir şekilde yansıttığınızda o arayüzde gezinen kullanıcılar aşinalık hissedecekler ve tasarımdaki renkleri yadırgamayacaklardır. Elbette doğadan alınan ilhamı birkaç renge indirgememek önemlidir. Bu ilham markanın renkleri, markanın karakteri ve markanın iletmek istediği mesajla bütünlük oluşturmalıdır. Ancak bu şekilde bir başarıdan bahsedilebilir, tasarımlar beğeni ile hayat bulabilir.

Sonuç olarak kullanıcı arayüz tasarımları için renk seçimi salt estetik tercihlerden ibaret değildir, renkler markanın imajını ve kullanıcıların algısını etkileyen güçlü değişkenlerdir. Dolayısıyla kullanıcı deneyiminde etkin bir rolleri bulunur. İyi düşünülmüş bir renk paleti tasarımı iyiden harikaya ya da harikadan vasata dönüştürebilecek etkiye sahiptir.